27 Eylül 2010 Pazartesi

İKİ BÜYÜK DEVRİMCİ




Fotoğraf: Robert CAPA
Yazı: Özgür ATAK



Sosyal belgesel ve gazetecilik alanında dünyanın en büyük ve en önemli fotoğrafçılarından olan ve birçok kişinin örnek aldığı Robert Capa ilerleyen yıllarda özellikle arkadaşlarıyla birlikte kurduğu Magnum Fotoğraf Ajansı’nda ürettikleriyle büyük ün kazanmış ve kendi alanında geliştirdiği çalışma disiplini ve yaklaşımıyla adeta bir devrim yapmıştı. İspanya iç savaşında çektiği vurulan bir cumhuriyetçinin fotoğrafı hem teknik açıdan hem de içerik açısından halen konuşuluyor.

Kendi tarzını çok kısa sürede oluşturan Capa bir fotoğrafın etkileyici ve “doğru” olabilmesi için fotoğrafçının konusuna olabildiğince yakın olması gerektiğini adeta sloganlaştırmıştı.

1932 yılında, fotomuhabirliği kariyerinin henüz başlarındayken, Dephot ajansı kendisini Danimarka’ya, Kopenhag’a, o sırada sürgünde olan Leon Trotsky’inin konuşmasını çekmeye gönderir.

27 Kasım 1932 günü Trotsky Danimarkalı öğrencilere Bolşevik devrimi hakkında konuşma yaparken Capa kürsüye usulca sokularak gösterişsiz ve bu nedenle hiç ilgi çekmeyen Leica’sıyla bu büyük devrimcinin peş peşe fotoğraflarını çekmeyi başarır.

Berlin’de yayınlanan Der Welt Spiegel Capa’nın fotoğraflarına tam sayfa ayırır. Üstelik bu Capa’nın yayınlanan ilk çalışmasıdır.

24 Eylül 2010 Cuma

SADELİK

Fotoğraf: Elliott ERWITT


Yazı: Özgür ATAK


Göç edenler gezmekten yorulmazlar. Yaşadıkları yerleri karış karış, sokak sokak dolaşırlar, yetmez ülkeyi gezerler o da yetmez dünyayı bir gezi parkına çevirirler. Elliot Erwitt de böyle bir insandı. Rusya’dan Fransa’ya, oradan da yeni dünyaya, Amerika’ya, göçen ailesi ve yaşadıkları nedeniyle gezmek onun için bir alışkanlık halini alır ve bu sırada ilgisini çeken her şeyi o inanılması ve becerilmesi güç sadeliğiyle fotoğraflar.


Dünya’da ünlü diye bilinen bir çok kişinin fotoğrafını çekmiştir. Sokaklardaki sıra dışı olaylar, absürd sahneler gözünden kaçmazlar. Özel bir derdi olduğu söylenemez. Fakat sade ve bir o kadar da bağlayıcı kareleri sayesinde çok şey anlatır.


Bakmaya doyamayacağınız onlarcası için: http://www.elliotterwitt.com

23 Eylül 2010 Perşembe

GÜZEL PATTY



Fotoğraf: Bir SLA üyesi.

Yazı: Özgür ATAK








Patty Hearst, 4 Şubat 1974'te, 19 yaşındayken, nişanlısı Steven Weed ile birlikte yaşadıkları apartman dairesinden, solcu gerilla örgütü Simbiyonez Özgürlük Ordusu (Symbionese Liberation Army, SLA) tarafından kaçırıldı. Örgüt Patty ile hapisteki arkadaşlarının takas edilmesini istiyordu. İstekleri kabul edilmeyince San Francisco Körfez Bölgesi'ndeki her muhtaç insana 70 dolar karşılığı yiyecek yardımı yapılmasını istediler. 400 milyon doları bulan bu istek üzerine Hearst'ün babası, 6 milyon dolar tutarında yiyecek yardımı yapılmasını sağladı. Yiyecek dağıtımının ardından SLA, yiyeceklerin kalitesiz olduğunu ileri sürerek Hearst'ü serbest bırakmayı reddetti. 3 Nisan 1974'te Hearst, bir kasete kaydedilmiş olarak yaptığı duyuruda, SLA'ya katıldığını ve Tania adını aldığını duyurdu.






15 Nisan 1974'te, Hibernia Bankasının San Francisco'daki bir şubesinde gerçekleşen soygun sırasında güvenlik kameralarınca görüntülendi ve yaklaşık bir yıl sonra diğer örgüt üyeleriyle birlikte bir apartman dairesinde yakalandı. Hapse girerken, avukatı aracılığıyla ilettiği mesaj: "Herkese söyle; gülümsüyorum, kendimi özgür ve güçlü hissediyorum, dışarıdaki tüm erkek ve kız kardeşlerime sevgi ve selamlarımı iletiyorum" şeklindeydi.




15 Ocak 1976'daki mahkemesi sırasında avukatı, Hearst'ün gözlerinin bağlandığını, bir hücreye atılıp 56 gün orada tutulduğunu, fiziksel ve cinsel tacize uğradığını iddia etti. Savunmasının merkezinde, yaptıklarının örgüt tarafından sistemli olarak beyninin yıkanması sonucunda gerçekleştiği iddiası vardı. Hearst, 20 Mart 1976'da, banka soygunculuğu suçundan 35 yıl hüküm giydi, fakat daha sonra bu süre yedi yıla düşürüldü. Cezası, zamanın ABD Başkanı Jimmy Carter tarafından da hafifletildi ve 1 Şubat 1979'da, 22 aylık bir hapis sürecinden sonra salıverildi. 20 Ocak 2001'de ABD Başkanı Bill Clinton tarafından da tamamen affedildi. Hapisten çıktıktan sonra, Bernard Shaw ile evlendi.






Yetmişler, bilindiği üzere tüm sınıf ve sosyal katmanların mevcut adaletsizlikleri, düzensizlikleri sorguladıkları yıllardı. Üstelik insanların, farkına vardıkları yanlışlıklarla mücadele etmek için uçlara savruldukları bir zaman dilimi.

22 Eylül 2010 Çarşamba

HİTLER PARİS'TE



Fotoğraf: Heinrich HOFFMANN


Yazı: Özgür ATAK




1940’ta Nazi işgalinin Fransa üzerindeki etkisinin belki de en büyük sembolik görüntüsü olan bu kare o yılları çarpıcı bir şekilde hatırlatıyor. Eiffel Kulesi önünde görüntülenmek isteyen Adolf Hitler yanında (solda) en beğendiği mimarlardan Albert Speer ve heykel traş Arno Breker’i de alarak bu pozu verir. Fotoğrafçı tabiî ki de bir Hitler tutkunu ve Nazi Partisi üyesi Heinrich Hoffmann’dır.

İşgalden önce Fransızlar tarafından asansörün kabloları kesildiği için Hitler tepeye merdivenle çıkmak zorundaydı bu nedenle aşağıda kalıp poz vermekle yetindi. Fransa’yı ele geçirmişti ama Eiffel’i değil. Birkaç Nazi askeri tepeye kadar tırmanıp Gamalı Haç’ı oraya asmışlardı. Fakat bayrak çok büyüktü. Birkaç saat sonra uçup giden bu büyük bayrağın yerine daha küçük olanı asıldı. Tahmin edileceği üzere kısa süre sonra bir Fransız da çıkıp yerine Fransa bayrağını asmıştı.

Ağustos 1944’te İtilaf Devletleri Paris’e yaklaştıklarında, Hitler Paris askeri ataşesi General Dietrich von Choltitz’e şehri ve kuleyi yok etmesi emrini verir. Fakat general kuleye kıyamaz.

1887-89 yılları arasında Fransız Devrimi’nin 100. yıl kutlamaları için inşa edilen ve daha sonra şehrin mimari dokusuna zıt bir görüntü oluşturduğu için eleştirilen kule, o dönemin ileri gelen sanatçıları tarafından başlatılan bir kampanyayla yıkılmak istenmişti. Hatta yapılırken bile sadece 20 yıl için izin alınmıştı. Süresi dolunca sökülecekti.

Fakat halen ayakta.