14 Temmuz 2011 Perşembe

SOKAK FOTOĞRAFLARI - 4





Fotoğraflar: Matt STUART

Yazı: Özgür ATAK

Matt Stuart, bir çoklarının Photo Shop’la dahi yapamadığını inanılması güç bir ustalıkla küçücük Leica’sı sayesinde yapıyor.


Işık ve gölge oyunlarıyla nesnelerin birbirleriyle şaşırtıcı biçimdeki konumlanışlarına yoğunlaştığı bir üslubu olan Stuart; sokakta fotoğraf çekmeye onu neyin ittiğini, neyin daha baskın etken olduğunu bilmediğini söylüyor. Fakat son yıllarda geliştirdiği sıradışı üslubundan da anlaşılacağı üzere olası gariplikler ve insanların farkında olmadan içinden geçtikleri o eşsiz anları, daha uzun yıllar peşinden gideceği belirsiz bir iz olarak tarif ediyor.


İzleyene, “bu kadar da olmaz” dedirtecek denli şaşkınlık veren karelerin çekim sürecini düşünmek bile insanı yoruyor. Kendisine sorcak olursanız sadece “sabır” diyor.


İlham verici nitelikteki anlık fotoğrafların Henrie Cartier Bresson’un, her şeyin dengede olduğu ve bir daha bulunamayacak denli eşsiz bir anın olduğunu söylediği Karar Anı’nın en ileri hali Matt Stuart’ın çalışmalrında hayat bulmuş.


Renkli fotoğraflarını da Siyah Beyaz’ları kadar ustalıkla oluşturan, gariplik radarı haline gelmiş gözü, bıkmadan usanmadan çektiği sayısız fotoğraf ve en uygun anı kollamak için geliştirdiği sabır yeteneği sayesinde bakmaya doyamayacağınız, zaman zaman gülünç zaman zaman hayrete düşürücü fotoğraflarıyla Matt Stuart yenilikçi ve dinamik denilebilecek bir yol çizmiş.


Her durumda görülmeye değer.

12 Temmuz 2011 Salı

SOKAK FOTOĞRAFLARI - 3



Fotoğraf: Felix LUPA

Yazı: Özgür ATAK

Kamuya açık alanlardaki fotografik nesneler ilk bakışta biraz garip daha doğrusu sıra dışıymış gibi algılanır. Gündelik yaşantıdaki karelerin her biri fotoğrafı çeken kişi tarafından bundan önceki on yıl içinde belki de en çarpıcı en önemli karelermiş gibi hissedilir.

Fakat sokak fotoğrafçılığı ne yazık ki bundan oldukça farklıdır. Kuşkusuz bu alanda faaliyet gösteren kişi sayısı kadar tarz ve yöntem olduğu baştan kabul edilmelidir. Fakat birini diğerinden daha “başarılı” kılan, çok daha etkileyici olduğunu gösteren şey nedir? Kimileri “teknik” diye söyleneceklerdir. Fakat ne yazık ki yanılıyorlar. Burada kast ettiğim şey iğne deliği düzeneğiyle bile anlık, efsanevi kareler yakalanabileceği değil. İhtiyaç olunan temel şeylerin başka şeyler olduğunu anlatmaya çalışıyorum: Zaman, sabır, yorulmak bilmeyen ayaklar ve en nihayetinde neyi seçeceğini bilen bir göz.

Bir sadelik abidesi olan büyük usta Elliot Erwitt; Fotoğraf, gördüğümüz şeylerden ziyade onları görme şeklimizle ilgilir.

Özetle sokak fotoğrafından ne anladığımız ve sokakta fotoğraf çekerek aslen ne yapmak istediğimizi netleştirmeliyiz. Bir fotoğrafçının bunu en iyi şekilde koyması gerekiyor. Öte yandan didaktik bir tavır her ne kadar tersine inanılsa da çalışmıyor, iş görmüyor. İzleyici aptal yerine koymanın başka bir ifadesi haline geliyor ve bunaltıyor. Basmakalıp ifadelerden ve genel geçer, sözde insani meseleler hakkında zorlama çekim çabalarıyla sorunların üzerine gidilemiyor, çözülemiyor.

Gerçekten yapılan işte bir incelik, farklılık ve özgünlük olmalı. O fotoğrafı diğerlerinden ayırmalı. Adeta bir elek işlevi görmeli ki izleyici o elekten geçemesin. Orada kalakalsın.

11 Temmuz 2011 Pazartesi

SOKAK FOTOĞRAFLARI - 2



Fotoğraf: Paul RUSSELL

Yazı: Özgür ATAK


Birçokları gibi O da fotoğrafın büyük ustalarının ürettiği eşsiz karelere hayranlık duyarak, sokaklara atmış kendini. Doisneau’nun “Place Hebert Çocukları” çalışmasından bir poster Russel’ın öğrenci evinin duvarlarını süslemiş uzunca bir süre. Tabi ardından ucuz bir SLR ile macerasına başlamış. Siyah beyaz ile başladığı bu macera 2003 yılında edindiği dijital kamerayla hız kazanmış ve ilk günlerde binlerce fotoğraf üretmesini sağlamış.


Akdemik eğitimine hayvan davranışları ve evrim kuramı alanında başlayan Russel bir süre coğrafi konular ve doğa fotoğraflarıyla ilgilendikten sonra doğru yerin sokak olduğuna karar vermiş.


İlginçtir; fotoğraf dünyasında üç değişik Paul Russel bulunuyor.


Bizimki hakkında ayrıntılı bilgi için:

8 Temmuz 2011 Cuma

KÜÇÜK BİRADER MICHAEL WOLF !






Fotoğraf: Michael WOLF



Yazı: Özgür ATAK



Kapılarını her seferinde yaratıcı isimlere ve çalışmalara açan Elipsis Galeri, bu sefer de son derece çarpıcı, sıra dışı ve hatta tartışma yaratacak cinsten bir sergiyi İstanbullularla buluşturuyor.



Aslen iki değişik çalışmadan oluşan ve yirmi bir fotoğraf içeren Seni İzliyorum isimli sergi Alman asıllı fotoğraf sanatçısı Michael Wolf’un eşsiz ve bir o kadar da yaratıcı gözünün ürettiği kareleri içeriyor. 2005 ve 2010 yıllarında World Press Photo ödülü alan sanatçının sergisinde Paris Street Wiew çalışmasından on dört, Tokyo Compression isimli çalışmasından ise yedi adet fotoğraf görülebilecek.



Sergiyi anlatmak için aslında görüntü üretmek ve paylaşmakla ilgili bir dizi tartışmaya girmeyi göze almak gerekiyor. Çünkü özellikle Paris Street Wiew, internet üzerinden harita hizmeti veren kuruluşların sokaklarda çektikleri fotoğrafların bir nevi yeniden üretilmesiyle oluşturulmuş.



İnsanların gündelik hayatlarında başkaları tarafından habersizce izlenmesi hiçbir zaman hoş karşılanmayan bir durumdu. Öte yandan her şey gibi bir arada yaşamanın da şekli ve gereklilikleri değişti. Artık herkes diğer herkesle ilgili daha fazla şey görmeye ve bilmeye başladı. Üstelik bunun için çok çaba sarf etmesi gerekmiyor. Hatta kimi zaman özel bir talep de bile bulunmadan önüne bir dizi bilgi, belge diziliveriyor.



Aslına bakılırsa bu “sorumsuzca” görüntü üretme ve bunları paylaşma çabası yeni değil. Fotoğraf makinesinin taşınabilir hale gelmesinden bu yana adına “sokak fotoğrafçılığı” denilen belgeselcilik de benzer bir şey yapıyordu. Bunu bu gün güvenlik kameraları ya da Google da yapıyor diye kızamayız. Buradaki temel ayrım bu tür görüntülemelerin sanatsal amaçla mı yoksa belgeleme amacıyla mı yapılıyor olduğudur sanırım. Wolf aslında biraz da bu durumu tartışmak için böylesi bir çalışmayı uzun zamandır sürdürüyor. Tabi o bunu yaparken rastgele çekilmiş onlarca fotoğraf arasından seçtiklerini kesiyor, döndürüyor, kendi kamerasıyla ekler yapıyor ve kimi ayrıntıları öne çıkarıyor. Adeta bir sosyal belgeselci gibi yaklaşarak üzerinde çalıştığı sokaklardan insan hallerini yakalıyor. Gerçi bu çalışmanın, ana fikri açısından özgün olduğu söylenemez. Zira Jon Rafman isimli bir “fotoğrafçı(?)” da benzer bir çalışmayı 2008 yılında yapmıştı. (http://9-eyes.com/) Fakat Wolf’un en önemli farkı bu görüntüleri yeniden üretiyor olması.



Diğer çalışması aslında daha duygusal denilebilecek türden. Tokyo metrosunda işle ev arasındaki yolculuklarında adeta konservelenen insanların zavallılıklarını gözler önüne seriyor. Kalabalığın içinden bu tür ayrıntıları sezip fotoğraflamaya çalışması gözündeki seçiciliği kanıtlıyor bize. İlham verici nitelikteki bu yaratıcı çalışması oldukça etkileyici…



Wolf’un diğer bütün çalışmalarında görülen en büyük ortak özellik fotoğrafını çektiği nesneye uzak olması. İstisnaları hariç neredeyse tamamen değişik ölçülerde tele objektifler kullanarak yaptığı çekimlerde bir röntgenci gibidir kendisi. Bu nedenle, Street Wiew tarzı bir yaklaşımı kendisine konu olarak seçmesinin nedenini anlamak mümkün.



Sonuç olarak gerçekten görülmeye değer bir etki yaratılmış. Baskı boyutu ve diğer düzenlemelerle öne çıkarılmış kareler ilgi çekici. Street Wiew fotoğraflarının net olmaması ve fotoğraftakilerin habersizliği ya da verdikleri sert tepkiler sizi fotoğrafın dışında tutuyor. Fotoğrafa bakan ve orada görülenler şeklinde bir ayrım beliriyor.



Bu sergiyle Elipsis Galeri İstanbullu sanatseverlere bu güne kadarkilerden farklı bir deneyim yaşatıyor. Gerek teknik alt yapısı gerekse de içeriğin ve oluşturulan dilin tartışmaya açık olması nedeniyle görülmeye değer, Seni İzliyorum. Sergi 31 Mart 2011’e kadar görülebilir.

http://www.photomichaelwolf.com/intro/index.html
http://www.elipsisgallery.com/